20 Ocak 2016 Çarşamba

Hamilelik zor iştir!

anne kalem
Doğuma 2 hafta kala...
Hamile olduğumu öğrendiğim o günü hiç unutamıyorum. Elimdeki gebelik testine bakakalmış, gerçek olabileceğine inanamamıştım. Ardından hemen eşime göstermiştim. Birlikte uzunca süre testi inceleyip, aklımızdaki "Hatalı olabilir mi acaba?" sorusuyla birbirimize bakmıştık. Ben tabi ki evde yaptığım teste güvenmeyerek ertesi gün ilk iş hastaneye koşup bir de kan testi yaptırıp hamileliği kesin ve net bir şekilde belgelemiştim. Artık her şey çok daha gerçekti, yakında anne baba oluyorduk!

Açıkçası ondan sonrası çorap söküğü gibi geldi...
İlk iş ailelere bu mutlu haberi vermek oldu. Ardından iyi bir doktor arayışına girdik, ki ben bu konuda şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Daha hamile kalmadan önce bile aklımızda bir doktor vardı, onunla tüm hamilelik sürecini sorunsuzca ve rahatça tamamladık.
Hamile kalmadan önce yaptığım hazırlıklar yok muydu? Vardı tabi ki. Kadın doğum doktorumuza danışıp ilk iş gerekli vitaminlere başlamıştım. Hatta normal bir gebelik vitaminine geçene dek, doktorumun tavsiyesiyle hamile kalmadan 3 ay önce başlamış olduğum folik aside,  hamile kaldıktan sonra 3 ay boyunca daha devam etmiştim. Tabi ki hamilelik gibi bir karar aldıysanız öncelikle benim yaptığım gibi bir kadın doğum uzmanına görünmekte ve onun verdiği tavsiyelere uymakta fayda var. İleride sıkıntı yaşamamak adına...
Hamileliğimin ilk 4 ayını mide bulantılarıyla geçirdim. Hiç geçmek bilmeyen bir "sabah bulantısı" tüm gün boyunca benimleydi. Sadece ekşi yiyeceklerin yardımı oluyordu, onlar da bir süre sonra midemi ekşittiği için tam bir paradoksa sebep oldular. Mide bulantısı vs. mide ekşimesi paradoksu. Derken aşağı yukarı 4 ay civarlarında mide bulantım birden bıçakla kesilmiş gibi yok oluverdi! Söylerlerdi de inanmazdım, insan o kadar uzun süre bulantı çekince, bir anda yok olmasını hayretle karşılıyor.
Bundan sonrası hamileliğin en keyifli aylarıydı. Öncelikle karnımdaki minik insanın kalp atışlarını duymakla başlayan bu heyecanlı macera, 3. ay dolaylarında minik bir erkek bebeğimiz olacağını öğrenmemiz ile doruk noktasına ulaştı. Bir bir erkek annesi olacaktım! O andan itibaren kendimi tamamen bu minik adama odakladım. Onu nasıl yetiştireceğimizi, centilmen ve kadınlara karşı saygılı, başarılı bir genç adam olması için neler yapmam gerektiğini hayal etmeye başlamıştım bile...
8. aya kadar rahat bir gebelik geçirdim. Rahatça işime gidiyor, sabahları kahvaltı hazırlayıp, evi toplarlayıp işe koşturuyor, bütün gün çalıştıktan sonra akşam eve gelip yemek yapacak enerjiyi bile kendimde buluyordum. Minik adama bir isim bile bulmuştuk, Ege! Ancak 8. aydan sonra iyice ağırlaşmam ve Ege'nin ayaklarını kaburgalarıma dayamasıyla sırt ve karın ağrılarım iyice çoğaldı. Tüm o ağrılara rağmen içimde hareketlenen bu minik adamın her tekmesinde kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor, mutlulukla tekmelerine karşılık vermek için elimi karnıma koyuyor ve eşime göstermek için can atıyordum.
Hamileliğim 37. haftada (aşağı  yukarı Ege 8 aylıkken) minik adamın daha fazla sabredememesi dolayısıyla erken tamamlandı. Neyse ki sıkıntılı bir doğum olmadı. Ondan sonrası da ayrı bir macera!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

© Copyright 2016 Anne Kalem | All rights reserved.
Sayfa Başına Dön